4 Kasım 2016 Cuma

ZOR ZAMANLAR


Böyle zamanlarda içime kapanıyorum. Ne söylense boş gelen, en etkili sözlerin bile bir faydasının olmadığı böyle günlerde. Konuşmanın anlamsız, kelimelerin kifayetsiz kaldığı, çaresizliğin hüküm sürdüğü toprakların, o içimi sızlatan kokusunu duyduğum günlerin gecelerinde.

Şairin dediği gibi bir ay doğsa bu karanlık zindan gecelerin, suyun üstündeki yakamozlarla aydınlandığı, güneşli sabahlara uyansak artık. Gözlerimizde ümidin pırıltısı olsa ülkem sevgiyle dolsa. Benim insanlarım da hak ediyor o hep hayallerini kurduğumuz, içinde mutluluğun alabildiğine yaşandığı uzak ülkelerin hayatlarını.

Havası mı suyu mu yoksa toprağı mı nedir böylesine paylaşılmaz kılan? Hep dışarıdan mı gelir bize savaşlar hiç içimizden gelmez mi barış?  Oysa ki kaldır başını gökyüzüne bak. Aynı yere bakıyoruz. Aynı topraklara doğuyor bu güzel güneş. Ya da denizde bir gemi ki, fırtınalara karşı bir başına dururken su içeri giriyor,

Ben acılar denizi olmuşum. Doğduğumdan beri başka bir hikaye özlemiyle gelmişim bu yaşa. Aynı hikayenin farklı biçimlerini duymuş kulaklarım. Bıkmışım dinlemekten. Yeni duyuyor gibi hala anlamayanlar, artık hayret içinde bile bırakmıyor beni. Hayret edilecek bir şey yok. Yıllarca da dinleseler yeni duymuş gibi yapıyorlar. Acaba rol mü diyorum değil. Hayatlarının baş rolünü oynadığını zanneden figüranlar gibi hepsi.

Bir ay doğsa, bir deli rüzgâr çıksa alıp götürse, yılların içimize bıraktığı ayrılık tohumlarını

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder