Hakkımda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hakkımda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ekim 2016 Salı

BİLİYORUM YAZDIKLARIM DERYADA DAMLA


Deryada DamlaYaşayanlar bilir, bir çeşit delilik, hastalık, adına ne derseniz deyin önü alınmaz bir ruh halidir o. Beyninizde sizi yoran tartışıp duran biri var ve  kelime kalabalığından kurtulmak sadece yazmakla mümkün oluyor. Karşı çıkabilir, kafanızdaki sesleri susturmak için başka şeylerle oyalanabilirsiniz. Ben de öyle yaptım yıllarca. Bazen kendimi alamıyordum yazıyordum, her defasında da siliyordum. Bir süre böyle devam ettim. Bunu bir suç gibi görüyordum.

Düşündüklerimizi bir kağıda ya da bir insana aktarmanın yanlış olduğu anlayışıyla yetiştirilmişiz. "Farklı olma, sen de katıl diğerlerinin yanına, çoğunluğa benze" denilmiş bizlere. Biz de çok büyük bir gürültüyle susmuşuz. Susmanın erdem, konuşmanın aptallık olduğu, sanatın gereksiz, kitabın derslerimizden alıkoyacak büyük bir tuzak  zannedildiği bir toplumda yaşamışız.

Yıllarca, kendimi güvende hissettiğim o küçük dünyamda hayallere, değişikliğe kendimi tamamen kapatarak yol aldım. Kendimce problemlerimi çözdüğümü zannederken tüm hayatım rayında gidiyor derken hiç beklemediğim bir anda başıma korkunç bir olay geldi ve işsiz kaldım. Ajitasyona gerek yok fakat bunu nasıl anlatsam, sanki altınızdaki yer, parçalanıp ikiye ayrılıyor ve siz sevdiklerinizle birlikte içine düşüyorsunuz. Alt tarafı bir işsiz kaldın diyeceksiniz.  Hayır öyle değil, bütün kapıların da yüzünüze kapandığını düşünün, insanların bir vebalı gibi uzaklaştığını, ölsem daha iyiydi dediğinizi.  

Bu süreçte beni ayakta tutan sevdiğim insanların “Bak biz yanındayız birlikte bu sıkıntılı günleri de atlatacağız” demesi, en önemlisi de “Kulum, ben seni asla bırakmadım” diyen ve bunu bana her fırsatta gösteren, yarattığı her şeyde varlığını bana hissettiren  beni insanlara sevdiren Rabbim oldu. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Ben verdiklerinin hangisini hak ediyordum. Neden ben? Lütufları karşısında ezilen ama bunlara denk elinde hiçbir şeyi olmayan ben. Bak yine derinlere daldım.

Her işi düşündüm, asla buna mı kaldım demedim, bulaşıkçılık, temizlik, markette kasiyerlik, bakıcılık, sekreterlik. Bu sekreterlik işi bayağı bir tehlikeli yalnız, karşındaki adam namussuzun teki de çıkabiliyor. Başıma kötü bir şey gelmeden oradan da kurtardım paçayı.

Şimdi bir iş buldum. Henüz kazanmış değilim ama içimde bir his var, olacak. Artık para kazanmayı istiyorum. Ben de bana yardımcı olan meleklerden biri olmak istiyorum. Bir göz yaşını dindirmek, umutsuz birine umut aşılamak istiyorum. Artık acılarımı dindiren, bana umut aşılayan ne varsa yapmak ki bunlardan en önemlisi, yazmak. Kendimle bu konuda kavga etmek istemiyorum. Manzarası ağaçlar ya da deniz olan, balkonunda kahve içerken hikayeler yazabileceğim evimde -şu an sadece bir hayalden ibaret olsa da- o çok sevdiğim, okurken inanılmaz keyif aldığım insanların yazdıklarını okumak istiyorum.

 İyi ya da kötü, yazdıklarım herkes tarafından okunsun istiyorum. Farklı düşüncelere sahip, fakat  aynı tutkuyu benimle  paylaşan insanlarla tanışmak, benim de söyleyeceklerim var demek istiyorum.

Beni bu noktaya getiren ne varsa sevdim.

Evet acı çektiğim doğru, hem de çok acı çektim.

Çektiğim acıyı sevdim.

Bana “Vazgeçme” diyen içimdeki o sesi,

Beni sevmeni,


Yanımda oluşunu sevdim