17 Ağustos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
17 Ağustos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Temmuz 2017 Çarşamba

OLASI DEPREM

Deprem

             Aslında hep aklımda, hiç gitmiyor...

             O, sarsıntı sonrası ortaya çıkan çaresizlik, güvensizlik hissi. Yaşadığın dünyanın boşlukta dolaştığı yetmiyormuş gibi, bir de kürenin dışındaki güvenli kaya parçasında olduğunu zannederken, öyle olmadığını hissettiren o korkunç hareket. Çorum'da deprem olduğunda ilk defa farkına varmıştım. Bu şiddetle devam etmesi halinde başımıza gelebilecekleri ilk o zaman anlamıştım. Sonra bir gün duvar üzerimize doğru geliyor gibi oldu. Sene 99'du. Ben depremin olduğu yerden çok uzaktaydım fakat artık dünya o gün, güvenli olmaktan  çıkmıştı. Orada yaşanan felaketin boyutları sabah gün yüzüne çıkar gibi olmuştu. İlerleyen zamanlarda da daha önce hiç yaşanmamış bir yıkımla karşılaştığımızın farkına varmıştık. Ölen, yaralanan ve sakat kalan çok sayıda insan vardı.

             2010 yılında yayımlanan Meclis Araştırması Raporu'na göre 18.373 kişi hayatını kaybetti. 48 bin 901 kişi ise yaralandı. Resmi rakamlara göre 17.480 ölüm, 23.781 yaralı, 505 sakat ve 285.211 konut'un da hasarlı olduğu tespit edildi. Vikipedi de verilen rakamlar ise daha fazla 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olduğu söyleniyor.

              İzmit depremi öncesinde farklı şiddette çok sayıda deprem kaydedildiği fakat bunların Kandilli rasathanesi tarafından silindiği söylentiler arasında. Şimdi böyle bir şeyin yapılması oldukça zor. Bu tür hareketlilikler çok kişi tarafından takip ediliyor. Şu anda Türkiye'de büyük bir hareketlilik olduğu net bir şekilde gözlemleniyor. Belki de büyük bir deprem olmayacak fakat olma ihtimali üzerine konuşmak daha akıllıca gibi geliyor bana.

              Çanakkale'de son dönemlerde  ard arda hissedilen sarsıntılar sonrasında, bilimsel olmaktan çok uzak ve sorunun çözümüne hiçbir katkısı olmayacak şeyler söylendi. Bazı komplo teorileri gündeme getirildi ki, bunun neden olduğunu bir türlü anlayamadık(!) Sonra Manisa'da ve ardından İzmir'de, insanları sokağa dökecek kadar korkutan depremler tekrar hatırlamamızı sağladı. Bu yazıyı ilk hazırlamaya başlama tarihim Çanakkale'de depremlerin olmaya başladığı ilk günlerdi. Üzerinden aylar geçti. Depremler başka bölgelere kayarak ve sayısı da artarak devam etti. Bunca zaman bu kadar çok depremin ard arda olması oldukça korkutucu. Artık bırakalım boş lafları da olabileceklere bir bakalım.
     
              Prof. Dr. Mustafa Erdik ile Dr. Doğan Kalafat, İstanbul’u bekleyen büyük tehlikeyi Posta gazetesinde yorumlarken şunları söylüyorlar:

              Büyük İstanbul depremi senaryosuna göre, 7,2 büyüklüğünde 1 dakikalık depremde 30 bin bina yıkılacak. İstatistiklere göre her binadan ortalama 1 ölü, 4 de yaralı çıkarılıyor... Böylece 30 bin kişinin öleceği, 120 bin kişinin de yaralanacağı hesaplanıyor.

              Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, NTV televizyon  kanalında yayınlanan bir programda, Marmara depremi ve sonuçlarına ilişkin şunları söylüyorlar:
           
             Marmara'da en az 7,2 büyüklüğünde bir deprem beklediklerini açıklayan Prof. Görür, "Kırılacak parçaya da bağlı. Orta Marmara Çukuru'ndan Adalar'a kadar gelen kol 110 kilometre uzunluğunda. O kırılırsa 7,3 gibi deprem bekliyoruz"

            "Bu bakımdan bir önceki deprem kadar yıkım etkisi yaratabilir" diyen Görür, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Çok ciddi, çok büyük bir deprem bu. Diğer bir olasılık da Adalar'ın güneyindeki fay parçası kırılırsa o da 60 kilometre uzunluğunda. O en fazla 7.0 büyüklüğünde, diğer faylar da 6.0'lar seviyesidedir.

             Görür, ayrıca deprem sonrası oluşabilecek tsunamiye de dikkat çekerek geçmişte 10 metre boyunda dalgaların görüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp de "7 ve üstü büyüklüğünde bir depremde 300 bin yapı yıkılabilir, 100 bin vatandaşımız yaşamını yitirebilir" diyor.

             7 büyüklüğünde tahmin edilen bir depremin sonuçları aklımızın alamayacağı sonuçlar doğuracaktır. Binlerce bina yıkılacak binlerce insan ölecek ya da sakat kalacak. Biz, tamamen hazırlıksız yakalandığımız böyle bir felakette, yine "Yaraları saracağız" nutukları dinleyeceğiz. Dinleyebilecek miyiz?

             Bazı deprem uzmanlarının yaptıkları yüreklere su serpen açıklamalar da olasılığı engelliyor değil. Tamam ben biraz bu konuda fazla korkuyor olabilirim ama hiçbir şey olmayacak korkmayın da ne? Biz ne yapıyoruz ona bakmak lazım. Mesele Marmara da değil. Sanki İstanbul etkilenmeyecekse önemli değil mantığını çok yanlış buluyorum. İzmir'de olursa hak ettiler de çok saçma. Manisa'daki sorgulanmıyor da İzmir sorgulanıyor. Ülkenin herhangi bir yerinde bu gerçekleşmesi halinde yaşanabilecekleri masaya yatırıp ondan sonra alınabilecek tedbirlere dönmemiz gerekiyor. Şu anda ülke olarak bütün başka şeyleri bir kenara atıp, olası depremin yine bir felaketle sonuçlanmaması için gerekenleri düşünmemiz ve yapmamız gerekiyor. Gerçi artık çok geç kalmış da olabiliriz.

               17 Ağustos'ta yaşananların sonrasında çok fazla şey söylendi. Nutuklar atıldı, vaatler verildi. Geriye dönüp baktığımızda bir arpa boyu yol alındığını görüyoruz. Yine başka şeyler gündeme geldi. Bu konu gündemin sonlarını bile teşkil etmedi.

             Tarih boyunca başlarından büyük deprem geçmiş birçok devlet, çıkarmış oldukları yasalar, yapmış oldukları denetimler sayesinde en az etkilenecek hale gelmişler. Özellikle Japonlar bu konuda çok öndeler. Japonya'da, bizde olsa şehirleri yerle bir edecek depremler olduğunda fazla etkilenmediklerini görüyoruz. Depremle yaşamayı öğrenmişler, alınacak tedbirlere, gerçekçi denetimlere ve yaptırımlara yönelmişler. Neler yaptıklarına bakarsak: Japonya'da binaların altında sarsıntıyı emen sistemler kullanılıyor. Çok katlı binalarda bile bu tür sistemlerin uygulanması sayesinde sarsıntının olumsuz etkileri en aza indirilmiş oluyor. Bu konuda hep yeni teknikler uyguluyorlar. Tamam biz yeni teknik de bulmayalım ondan geçtim. Japonya'yı taklit eder hale gelelim yeter.