26 Aralık 2016 Pazartesi

BİR CEMİL HİKAYESİ

       
         
Aşk
 
           İlkokuldan beri arkadaştılar. Aynı mahallede oturuyorlardı. Komşuları arkadaşları, oyunları hep ortaktı. İki üç katlı evlerden oluşan mahallede herkes birbirini tanırdı. Akşam üstleri tüm kadınlar sokak önlerinde çekirdek çitler, dedikodu yapar. bir yandan da  eve gelmek istemeyen çocuklarına göz kulak olmak bahanesiyle geç vakitlere kadar muhabbeti koyulaştırır, bazen de çocukları unuturlardı. Birbirlerine sıkı sıkı bağlı komşular, akrabadan yakın halleriyle kimin ne ihtiyacı varsa yardımcı olurlardı. Mutluydular. Öyle fazla bir şeye ihtiyaçları da yoktu üstelik. Sağlık, günlük yiyecek yemek, konuşacak birkaç dost dışında.

          Cemil sessiz, içine kapanık bir çocuktu. Öyle pek arkadaşı olduğu söylenemezdi. Kimseye zararı yoktu da, varlığından da kimsenin haberi yoktu. Sevimli bir yüzü vardı dikkatlice bakıldığında. Annesi benim güzel oğlum derdi. Onu büyütebilmek için her türlü çileye katlanmış fedakâr bir kadındı. Kimsenin yardımını da kabul etmezdi. Babasından bahsetmezdi annesi. Yıllar önce çalışmaya diye çekip gitmiş, orada evlendiğini. üç de çocuğunun olduğunu duymuştu. Bir daha da yüzünü görmemişti. Bir kez olsun, oğlunu görmek için bile olsa memlekete dönmemişti. Cemil'in içine kapanıklığı da bu kimsesizlik yüzündendi biraz.

          Her sabah güneş dünyaya yüzünü gösterdiğinde penceresini açar, karşı komşudaki hareketliliği gizlice izlerdi. Arada bir Zeynep'in neşeli sesi duyulur, onun ve ailesinin bu yaşadığını düşündüğü mutluluk sanki kendi evindeymişçesine, içinde bir umudu beslerdi.Akşamları oynadıkları sokak oyunlarında, Zeynep'le aynı gruba düşmek için ne gerekiyorsa yapardı. O sakin, bir o kadar da utangaç halini unutur, kendini oyuna kaptırdığında onun için yeni bir dünya başlardı sanki. Gece yatmadan önce Zeynep ile birlikte ömür boyu yaşamanın  hayalini kurardı. Dünyada kendi dışında yaşandığını düşündüğü çok daha güzel hayatları hayal ederek uyurdu.

           Yıllar, hayaller ve bunlara hiç de uymayan  gerçeklerle geçti. Liseden sonra üniversiteyi kazanamadı. Annesinin evde hazırladığı midyeleri satarak geçimlerini sağlıyordu. Her gün Zeynep'in tezgahtar olarak çalıştığı dükkâna kadar birlikte yürüyorlardı. Zeynep uykudan uyanma sebebiydi Cemil'in ve dünyayı sevmek için gözlerine bakması yeterdi. Soğuk ya da sıcak etkilemezdi onu. Kışın onu düşünerek ısınır, yazın içini serinleten su gibi hissederdi. Soğuk akşamlarda ıslak midyeleri satarken her geçen kadını ona benzetir. Nereye baksa birlikte yaptıkları aklına gelirdi. Biri dese ki, insanlar kötü, o derdi bir o iyi, başlardı anlatmaya. Başkası ne konuşursa konuşsun, gündemi hep Zeynep'ti. Tüm şiirler onu anlatır, tüm şarkılar ona yazılmış gibi gelirdi.

           Bazı günler Cemil, Zeyneplerin evinin önünde şarkılar söylerdi. Çok güzel bir sesi vardı. Şiirler, mektuplar yazardı yüreğinden kopup gelen.

           Kaç gece kapında ağladım bilemezsin.
           Sen benim şimdi değil,
           Ömrümce beklediğimsin...

           Para kazanabildiği haftaların sonlarında birlikte Eminönü'nde balık ekmek yemeye giderler, ardından Galata köprüsünde el ele tutuşup, balıkçıları seyrederler, gelecekle ilgili planlar yaparlardı.


          Arkadaşları, bir süre sonra da tüm mahalleli bundan haberdar olmuştu. Zeynep'in ailesi bu arkadaşlığa hiç de sıcak bakmıyordu. Cemil'in düzgün bir işi güzel bir geleceği yoktu. Zeynep'in annesi bir gün Cemil'in annesine, oğlunun kızın peşini bırakmasını, istemeye gelmemesini, babasının gerekirse kapıdan kovacağını haykırdı yüzüne. Kadın bunun üzerine oğluyla defalarca konuştu. Bu işten vazgeçmesi gerektiğini, ileride unutacağını söyledi. Cemil'e bir türlü söz geçiremiyordu. O benim yaşama nedenim diyordu. Olmazsa yaşayamam diyordu da başka bir şey demiyordu.
 
           Bir gün Zeynep apar topar evden gönderildi. Bir süre sonra da evlendi. Yıllarca Cemil'in yüzü gülmedi. Zaten herkesten geride başladığı hayata artık devam edecek gücü de kalmamıştı. 
Başkasıyla evlenirsen unutursun diyordu annesi. Biriyle evlendi evet ama, herhangi biriyle.

           Ama o hiçbir zaman unutamadı...

           Karısının evde olmadığı bir günün sabahında bir feryat yankılandı evden. Ertesi gün cenazesi kaldırıldı. Herkes acıdı ona, ağladılar arkasından. Neden öldüğünü biliyorlardı.
       
             Zeynep mi? Onun ne düşündüğünü kimse bilemedi. Annesinin onu zorla evlendirdiğini söyledi mahalleli.  Almanya'ya gelin olarak gitti. İki çocuğu oldu ve bir daha memlekete hiç dönmedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder